Eindhoven Design Akademi ve Philips Müzesi

Yolculuğuma benim için yeri ayrı olan erasmuslarımdan ilkini yaptığım şehirle, Eindhoven’la başladım. Bu aslında plana dahil değildi ama temamla alakalı olduğunu ve seyahatimi biraz uzatmanın kimseye zararı olmıyacağını düşündük. 29 ekim sabahı yola çıktım önce Amsterdam Schiphol havaalanına sonrada trenle Eindhoven’a geçtim. 2 yıl aradan sonra tekrar Eindhoven’daydım bu beni çok heyecanlandırdı. Ama beni misafir edicek Meksikalı arkadaşım Emilio’nun evine doğru yürürken tanıdık mekanlar hatıralar canlandıkça hüzünlenmeye başladım. Bir şehri bizim için özel yapan şehrin fiziksel varlığından çok orada geçirilen zamanın kimlerle nasıl geçtiği ve hissettirdikleri sanırım. Tabiki şehrin kendisi de hafızada olumlu veya olumsuz yer edinmekte etken. Benim için Eindhoven enerji, yenilik, bağımsızlık, dostluk, bisiklet demekken başkası için bambaşka bi anlam taşıyabilir.

Neyse bu kadar hatıradan sonra konumuza dönmek gerekirse Eindhoven’ın daha somut başka yönlerinden bahsedeyim. Eindhoven ekonomisini diğer Hollanda şehirleri gibi tarımla değil sanayiyle sağlar. Bunun sebebi yıllar önce Philips fabrikasının bu şehirde kurulup gelişmesidir. Daha sonra PSV eindhoven spor klübü yine Philips sponsorluğunda1911 yılında kurulmuştur ve şu an Hollanda’nın en başarılı takımı olmak konusunda Ajax ile başabaştır.

Eindhoven Design Academy ve Eindhoven University of Technology şehirdeki önemli iki okuldur. Design Academy’de sanat, mimarlık ve tasarım dersleri verilmektedir. Giriş katında avlu, bisiklet parkı ve kafe bulunmakta. 1.katta belediyenin halka açık kütüphanesi var. Girerken ne kimlik ne de başka bir şey soruluyor. İçeride tasarımdan bahçeciliğe bir çok alanda çok sayıda kaynak var. Almak istediğiniz kitabı, dergiyi, dvd’yi vb. elektronik barkod okuyucudan kütüphane üyeliğinizle çok kolay alabiliyorsunuz. Geri vermek istediğinizde de yine elektronik başka bir cihazda iade edebiliyorsunuz. Tüm bu işlemleri bireysel olarak yapabilmeniz çok pratik. Ayrıca çalışabileceğiniz alanlar, kafe, kullanabileceğiniz bilgisayarlar da bulunuyor. Genelde kütüphaneler kendimi rahat hissedemediğim mekanlardır. Bunun sebebi sessiz olma zorunluluğu mu yoksa kitaplara zarar gelmesin diye ortalıkta dolaşıp gözünüzün içine bakan görevliler mi bilmiyorum ama bu kütüphane kendimi rahat hissettiğim 2. kütüphane. İlki TU/e nin kütüphanesiydi. Tabi Openbare Bibliotheek Amsterdam’ın da hakkını yememek lazım! 2.katta yüksek lisans öğrencilerinin derslikleri ve atölyeleri bulunuyor. 3.kat ise lisans öğrencilerine ait. Derslikler ve hocaların odaları camla çevrili. Bu şeffaflık içeride neler oluyor sorusunu sormamanızı sağlıyor. Ayrıca dersliklerde alıştığımız üzere beyaz tahta değil devasa ekranlar var. Bu da teknolojinin tasarımın içinde olduğunun göstergesi oluyor.

Daha sonraki durağım Philips Müzesi oldu. Eski tuğla fabrika binasına orijinalliği bozulmayacak şekilde cam giriş bölümü yapılmış. Müze uzun süredir tadilatta olduğu için daha önce gezme fırsatım olmamıştı. İlginç ve aktif bir müze olmuş. Philips markasının 1891den günümüze geçirdiği evrimi anlatıyor. İlk ampülü, televizyonu, elektrikli süpürgeyi, kasetçaları vb. görebiliyorsunuz. Mesela müzik çaların evrimini gösteren bölümde birçok farklı aletten müthiş şarkılar dinledim. Ayrıca eski Philips ürünlerini tanıtmak için örnek bir mutfak, salon ve yatak odası yapmışlar. Kanepede oturup yıllar öncesine gidip renksiz ekran televizyon izleyebiliyorsunuz. Veya yatağa uzanıp radyo dinliyorsunuz. Bunlara ek olarak Philips’in sağlık alanındaki icatlarını, sürdürülebilir ürünlerini, akıllı sokak lambasını da görebilmeniz mümkün. Serginin bittiği noktaya üstlerinde kamera bulunan iki tane dev ekran koymuşlar. Bu ekranlara müzeyle ilgili anılarınızı veya önerilerinizi kaydedip koyabiliyorsunuz. Ve daha önceden koyulanları izleyebiliyorsunuz. Çok eğlenceli çekimler var aralarında. Ziyaretçiler bunu yaparken eğlenmiş ben de izlerken eğlendim. Hatta bir video çektim youtube da bulabilirsiniz. Çıkış kısmında ise traş makinesinin 75.yılını kutlamak amaçlı geçici bir sergi koymuşlar.

Bu iki mekanda çektiğim fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz.